Kayıtlar

Sevda Günleri 4 - Şarkının Talanı

Resim
Şarkının Talanı - Sevda Altınkaya "Bir gün bir gün bir çocuk Eve de gelmiş kimse yok Açmış bakmış dolabı Şeker de sanmış ilacı Yemiş yemiş bitirmiş Akşama sancısı başlamış Kıvrım kıvrım kıvranmış Yaptığından utanmış" Ne hoş mesajlar içeren bir şarkı. Sene 2001 olması gerek, okula gelen üniversite öğrencileriyle el ele tutuşmuşuz, kocaman abi ve ablalar bizimle oyun oynuyorlar. Hepsi birimizin elinden yakalamış, gözlerimize bakarak bu şarkıyı söylüyor. Hatırladığım kadarıyla kalem, silgi, kalemtraş gibi hediyelerle gelmişlerdi. Bu güzel hatıraya yıllarca anlam veremedim. Ta ki üniversite yıllarındaki topluma hizmet derslerine kadar. Demek onlar da staj yapmaya gelmişlerdi. "Köy okulunda bir gün"dü belki de etkinliklerinin adı. Bizim etkinliğimizin adı buydu sanırım. Aradan neredeyse on yıl geçti. Biz çocuklara hangi şarkıları söylemiştik diye düşündüm ama hatırlayamadım. Çocuklar hatırlıyordur büyük ihtimalle.-tıpkı benim gibi- Yetişkinlerin dünyasında şa...

Sevda Günleri 3

Resim
Sevda Günleri 3 - Hangi Kalabalık? "İnsanın bi içindeki dünyası var bir de dışındaki, içindeki daha kalabalık" Kırtasiyede Mahkeme Belgeleri Çıkaran Abla İlk şiir kitabım için sözleşmelerimi çıkarmaya gittiğimde duydum bu sözleri. Nuri abi - aynı ilçede yaşamamıza rağmen neredeyse yıllardır bir kez bile görüşmedik, karşısına çıktığımda ona anlatacak güzel bir şeylerim olsun diye beklerken neredeyse altı yıl geçmiş- ablaya çıktıları verirken benimkiler zannedip ablanın duruşma tutanaklarını aldım. Mahkeme kağıtları olduğunu anlayınca bilerek okumadım. Etik insanlarız sonuçta, bunca yılın PDRcisine yakışır mı? On lira dedi Nuri abi, on lira çıkmaz dedi abla. Çıktığı kadar dedi Nuri abi... İşte bu özlü, közlü sözü kırtasiyeden çıkarken söyledi. Alnımızın çatından vurulduk sanki.  Bak buradan da çıkar bir şeyler dedi Nuri abi. Yazarız bir şeyler dedim. Hâlbuki bu sözün üstüne ne yazılır ki? Ablanın hayatında neler oldu bilmem ama cahilliğinden dem vurup sitem ettiğimi...

Sevda Günleri 2

Resim
İki gündür pek tadım var diyemem. Kitaplar ve filmlerle renklendirmeye çalıştığım hayatımı biraz rahat bıraksam iyi olacak sanki. Gerçi o benim peşimden koşuyor, ben yalnızca karşılık veriyorum. Ahmet Haşim Paris gezisinde kaldığı otelde hiç tahta kurusu, pire yok diye hayıflanıyordu en son. Neymiş, uykusu bölününce vakti daha iyi kavrıyor, en verimli okumaları o vakitlerde yapıyormuş. Ayrıca deliksiz uyuduğu yetmezmiş gibi bu süre içinde hiç rüya görememiş. Vah vah vah! Sabahları gözlerimi hatırasız bir ölümden açıyor gibi olmuştum,  diyor bu hâl için. Gerçekten de uykunun üçüncü ve dördüncü nrem evresi böyledir, rüyaların çoğuna hizmet eden ram evrelerinde ise beyin oldukça aktiftir. Ahmet Haşim'in ram evreleri pek istediği gibi gitmemiş anlaşılan. Açıkçası çok kıskandım. Senelerdir uyku sorunu yaşadığım için sayısız rüya görüyor - neredeyse hepsi başa gelebilecek en kötü felaketlerden meydana geliyor, uykumu en olmayacak yerde bölüyor - ve sabahları gözlerimi bol acı...

Sevda Günleri

Resim
Ahmet Haşim bence tuhaf biri. Niye pat diye böyle bir giriş yaptım bilmiyorum ama şair milletinin pek aklı başında olmadığı kesin. Orta okulda okul kütüphanesine vermeyi unuttuğum Bize Göre epey eskimiş, yeniden okumaya başlayınca Haşim'in ne muzip bir adam olduğunu daha iyi anladım. Birkaç gündür izlediğim filmleri sindirmeye çalışıyorum, daha doğrusu editörümün film incelemeleri yapmam yönündeki teşviki yüzünden izlediğim bütün filmlere malzeme gibi bakmaya başladım. Hâlbuki yalnızca seyirci ya da yalnızca okur olmak çok muhteşem bir his. Sanırım bu hissi tekrar yaşamam mümkün değil. Ömer Kavur'un Gizli Yüz'ünü daha yeni izliyorum. Zuhal Olcay'ın yüzü, sesi, zarafeti... Hepsi ayrı ayrı gözümü kamaştırırken, arka planda kapatılmayı unutulmuş bir sekme gibi malzeme arıyor zihnim. Bir bilgisayar olarak gelseydim dünyaya, bana denk gelenin vay hâline! Ben bu filmi yazamam canım, yenisine geçelim. Berkun Oya'nın Cici filmini üç günde ancak biti...

Saleh al-Jafarawi'nin Vasiyeti

Resim
Saleh al-Jafarawi'nin Vasiyeti Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. O buyurmuştur ki: "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Hayır, onlar diridirler, Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmran, 169) Ben Salih. Bu vasiyetimi bir veda olarak değil, yürekten seçtiğim bir yolun devamı olarak bırakıyorum. Allah şahittir ki, halkımın evlatlarına bir destek, bir ses olabilmek için tüm gücümü ve çabamı ortaya koydum. Acıyı ve zulmü her detayıyla yaşadım. Izdırabı ve sevdiklerimi kaybetmenin acısını defalarca tattım. Buna rağmen gerçeği olduğu gibi aktarmaktan bir an bile geri durmadım. Bu gerçek, tereddüt edip susanların aleyhine bir delil olarak kalacak; en şerefli, en değerli ve en cömert insanlar olan Gazze halkının yanında duranlar için ise bir onur olacak. Şehit olursam bilin ki, yok olmadım... Ben şimdi cennetteyim, benden önce giden yoldaşlarımla birlikte; Enes'le, İsmail'le ve...

ON ÜÇ LİRALIK DÜNYA

Resim
ON ÜÇ LİRALIK DÜNYA Fotoğraf:  Javad Esmaeili "İhsan abi yeter ama be, helak ettin kendini. Kurdun kuşun nasibi veren Allah sizi de aç bırakmaz, üzülme gözünü seveyim. Bir kapı kapanır, başka kapı açılır. Değil mi lan Kadir?" "Tabii abim sıkma canını sen." "Doğru diyon Hüseyinim hayırlısı olsun. Hadi ben kalkıyom. Sizin de canınızı sıktım." "Aman abi ne demek sen iyi ol da. Haydi, selametle." Hüseyin abi kahveci değil de dert dinleme merkezi sanki. Allah var severek yapıyor bu işi. Kahvecilik zor zanaat. Eh başka türlü de yapılmaz bu iş, çekilmez yani. Bu kahveye her gün bir ton adam gelir, çalışan adamlar pek uğramaz. Ya emekli amcalar ya da işsiz abiler… Ha bir de ben. Eğer o gün işsiz kalmışsa biri, bunu ilk Hüseyin abi anlar. İşsizin ilk işsiz günü başında bir şapka varmış da o şapkayı başından almış, gözlerini yere dikmiş gibi bir hâli vardır. Adımları küçük ve tereddütlüdür. Rengi solmuş, bahtına siyah bir gül düşmüştür sanki. Ş...

Çiğdemlerle Gelen Eski Baharlar

Resim
Çiğdemlerle Gelen Eski Baharlar Uzun zamandır gitmek isteyip gidemediğim abimlerin bağ evine yakın zamanda gitmek nasip oldu. Aslında kışın kar manzaralarını oradan görebilmek isterdim, gittiğimde toprağın altından yeşile duran tabiatla tarlalarda ve dağlarda azınlığa düşmüş kar parçalarının müthiş ahengiyle karşılaştım. Çocuklarla birlikte kısa bir yürüyüşün ardından tarlalardan pavkuran koyu turuncu çiğdemlere yöneldik. Onlara çiğdemlerin hem çiçeğinin hem de köklerinin tatlı ve yenilebilir olduğunu anlattım, ben zaten biliyorum dedi içlerinden biri, sonra çiğdemin bilimsel terminolojideki ismine baktık google'dan. Her bir çiçeğin, otun başka başka isimleri olduğunu anlatırken bir yandan da diğer çiçeklerle karıştırıp yememeleri için telkinde bulundum. Çocuklarla konuşurken bir anda kendi çocukluğumda aynı tarlaları çiğdem çıkarmak için adımladığımız günlere gitti ruhum. Rahmetli babam küsküç denilen ilkel bir alet yapmıştı bizim için. Orta uzunlukta, ele gelecek kal...