Kayıtlar

PERSONA - ŞİİR

Resim
Sevda Altınkaya   PERSONA   Kural: Bir gün her şey tersine döner yani aslına*   İç, dışın içinde kalır Unutkanlık en büyük ezberdir Susuzluğun çemberi nehirleri çevreler Yüz, aidiyet duygusu en son gelişen yerimizdir Aşk, kayıp bir denizciyle çıktığı seferden beri yanlış yerde aranıyor   Yüz: O herkese başka bir hikâye anlatıyor   Aşk: Bir düğümün içinde çözülüyoruz birbirimize   Dünya: Her şey kurmaca   Cehennem: Artık kendine kalacak bir yer aramıyor   Tabu: Hiç eskimiyor   Odalar: Birkaç odadan geçilir evimize Hiçbir yerden varılmaz evimize Biz şarkı söylerken duvarların yüzünde kırışıklar belirir Uzun bir akşam kadar uzar kasvet Kimsesiz zamanın boşluğa düşmesinden korkan evimiz daimi boşlukta konumlanmıştır Boşlukta yürürken en çok kendine çarpar kendimiz Bu bir yüzleşme değildir Kendine yükselen duvarlardır olsa olsa   Persona: Kendini üst...

Atların Ç’ağına Yetişirsem Beni Orada Karşıla / Şiir

Resim
Atların Ç’ağına Yetişirsem Beni Orada Karşıla Atların kafası karışıkken kullandığı yoldayız Bir yol ayrımında olduğumuzu bilen yalnızca atlar Kendimizin iplerini tutamıyoruz çok zamandır Birbirimizde kaybettiğimiz yolu onarmak istiyoruz En çok mahvolacak yerlerimiz ağrısın diye bekliyorum ben Sen en çok fark edilmeyen yerlerimden vuruyorsun beni Bitiyor nehrin içinden zehir akarken susamak Hiçbir şeyin akmadığını, suyun durma kuvvetini Alıyorum dudaklarından, bu bana yetecek kadar durmak Rüzgâra karşı dayanıklı olacağıma inanmıştım, biliyorsun Süpürülmüş gömülerin altından ruhlar fışkırırsa diye Kendimi gömdüğüm yerde beni arıyorsun / orada olduğumu biliyorsun Orada olmadığımı hissediyorsun Ruhumunhaberiçoköncedengeldi Kendiselasınıverecekkadaruzunyaşayacağınainandıbiri Bunları bana neden anlatıyorsun Kaybolduk atların kafası karışıkken kullandığı yolda Aramızdan bir duvar çıktı yerin dibinden toprakkök derlerdi buna, dalları çabuk dağılır Rüzgâr şimdi gelsin dedik yaprakl...

DÜNYAMIZ NE KADAR KENDİMİZE DAİR?

Resim
Dünyamız ne kadar kendimize dair? Dünyamız, bize dair olan ve içinde bulunduğumuz olmak üzere iki farklı şekilde tanımlanabilir. Bu ikisi arasında dünyadaki insan sayısı kadar ilişki biçimi mevcuttur. Aslına bakacak olursak içinde bulunduğumuz dünyaya ait gözlemlerimiz ve yaşantımız bize dair olan dünyadan daha fazladır. Günümüzde çağdaş insan toplumsal normlardan ve gelenekten eskiye nazaran daha kopmuş; sevinçleri ve hezeyanlarıyla baş başa kalmış gibi görünse de eskiye göre kendine daha yakın sayılmaz. Bugün birey olmanın yanlış yorumları şeklinde ortaya çıkan birtakım davranış sitilleri uygulamaya konulmuş olabilir ancak bu durum yeni davranış stillerinin insanlar tarafından benimsenmiş olduğunu göstermez. İçselleştirilemeyen yaşantılar insanı yüzeysel davranmaya zorlar ve bu yüzeysel zemin kendiliğe dair pek çok parçanın da yok olmasına, körleşmesine sebep olur. Burada başlık olarak dünyamız ne kadar kendimize ait demekten kaçınıp dünyamız ne kadar kendimize dair demek...

SENİN VE DÜNYANIN İKİZİ- ŞİİR

Resim
SENİN VE DÜNYANIN İKİZİ Ölüm bizi sadece yaralayabilir Oysa yaşamın perçemleri Kusursuz birer can emici Senin ve dünyanın ikizi başka bir yerde yaşanır, ancak bir uzay mekiğinde Sahici bir cennette ya da hayat var denilen bir gezegende Dünyada bir hayat yaşamış gibi Yaşıyor ve sanki yaşayacak gibi Uzayın kaç kilometrelik derinliğinde bir yerde Sanıyorum ki El ele verip kalbini daha güzel bir yerinden kırmışız Senin ve dünyanın ikizi, nerede bir tutarsızlık görsek uyarmışız Nerede bir kadeh kaldırılmış onaysız zaferlere Hiç olmayacak bir anda hiç olmayacak bir adamla sevişmiş bir kadın Yüzünden uçurum sessizliğinde ilerlemişiz Vatansız bir aşkın kollarında kesilmiş nefesimiz Âh ne kötü zamanlama tarih Ne kötü zamanlama insan Ne kötü zamanlama aşk Ağzını bıçağa sürte sürte Ne kötü bir kesikmiş yaşam Senin ve dünyanın ikizi, aynı ormanda başka ağaçlar dilemişiz Kimse hayvan değil, insan değil kimse Rab nerede kaldı senin ashab-ı kehften boşalan kadroların İşçilerin taşeron, m...

MEHLİKA - ŞİİR

Resim
MEHLİKA Bizim memleketten hiç tren kalkmaz Mehlika Geçseydi buraya yolun düşerdi mutlaka Ben gözlerimi ovuştururum bir buğday tarlasında Gençliğimin dökülen yanlarına harç kararım Senden kalkan trenlerin bıraktığı boşluğu Aynı harcın kalanlarıyla kaparım Gün inince - ikindiden sonra - bir telaş sarar bizi İkin-din namazı çabuk geçer, haydi biraz hızlanın Ekinlerde boy yok bu yıl, nohutlar daha işlenmedi En iyisi sigortalı bir işe girip buralardan gitmek Biz her sene buralardan gideriz Mehlika Biz her sene buralardan gidemeyiz Hiç değişmez bir düzendir bu İnsan gitmenin ümidiyle bir ömür yaşayabilir Gittiğinde bütün büyü bozulur Biz büyü bozulmasın diye bırakmayız buraları Ana yurdu, baba vatanı diye de sayarız -belki biraz- Ama en çok gitmekten korkarız Bir boş hayalin içinde ömürlerce oyalanırız Attığımız taş gözlediğimiz kuşu vurmaz Hesap kitap işlerinden anlayacak adam lazım O da bizde bulunmaz Kışın ayazdan duramayız, evler sobalıdır Soba kovası taşımaktan omzumuz düşer...

Hazzın ve Acının Ortak Estetiği: Sanat

Resim
Hazzın ve Acının Ortak Estetiği: Sanat Sanat insanın hazzını, acılarını ve saldırgan eğilimlerini özgür bir şekilde ifade ederek yüceltmesinin en estetik yoludur. Hazzın sonuna kadar gidemeyişimiz, arzularımızın çocuğunu bastırmak ya da yok saymak zorunda kalışımız; acıda derinleşsek de yaşam içerisinde acının acı gibi yaşanmasına izin veren bir alana tatmin edici oranda erişemeyişimiz bizi sanata iter. İnsanlık tarihini bu gözle incelersek mutluluğun yüceltilme, parlatılma ve ifade edilme ihtiyacının olmadığını; sesi kısılan hazzın, anlaşılmayan acının, korkuların ve öfkenin ise tam olarak böyle bir ifade ihtiyacı hissettiğini görürüz. Söz gelimi bugün dünyada rağbet gören sanat filmlerinin, müziklerin, romanların ve ünlü tabloların tema olarak savaşları, aşk acısını, varoluş kaygısını, insanın yıkımını ve ortak acılarını ele aldığını görmemiz tesadüf değildir. İnsani benzerliklerimizi birbirimize gösterme şeklimiz ortak acılardan ve tutkulardan aldığımız cesaretle olabili...

Ida / Kendini Nerede Arayacağını Bilebilir Misin?

Resim
Ida / Kendini Nerede Arayacağını Bilebilir Misin?  Yönetmen koltuğunda Pawel Pawlikowski'nin oturduğu, 2013 Polonya yapımı dramatik bir film olan Ida, hem sanatsal açıdan hem de içerdiği konunun özgün işlenişi bakımından sadeliği ve yakın zamanda çekilmiş bir siyah beyaz film oluşuyla dikkat çekiyor. Bu bağlamda en iyi yabancı film Oscar'ıyla birlikte sayısız ödüle layık görüldüğünü de ifade etmek gerekiyor.  Atmışların Polonya'sında yaşanmış bir hikâye üzerinden yola çıkan film yolculuklar ve arayışlar içerisinde ilerliyor. Bir manastırda rahibe olmak üzere yetiştirilmiş, yemin etmesine çok kısa bir süre kala kendi gerçekleriyle yüzleşmek zorunda Kalan Ida'nın yolculuğu görünürde sıradan bir şekilde gerçekleşirken hissettikleri ve yolculuğun arka planına dair ağır sorgularıyla izleyiciyi sıkmadan ve konuyu dramatize etmeden dramatize eden yönetmenin başarısı çok açık bir şekilde görülüyor. Yaşayan tek akrabası olan teyzesi Wanda Grus ile görüşmesi üzerine b...