Sevda Günleri 3
Sevda Günleri 3 - Hangi Kalabalık?
Kırtasiyede Mahkeme Belgeleri Çıkaran Abla
İlk şiir kitabım için sözleşmelerimi çıkarmaya gittiğimde duydum bu sözleri. Nuri abi - aynı ilçede yaşamamıza rağmen neredeyse yıllardır bir kez bile görüşmedik, karşısına çıktığımda ona anlatacak güzel bir şeylerim olsun diye beklerken neredeyse altı yıl geçmiş- ablaya çıktıları verirken benimkiler zannedip ablanın duruşma tutanaklarını aldım. Mahkeme kağıtları olduğunu anlayınca bilerek okumadım. Etik insanlarız sonuçta, bunca yılın PDRcisine yakışır mı? On lira dedi Nuri abi, on lira çıkmaz dedi abla. Çıktığı kadar dedi Nuri abi... İşte bu özlü, közlü sözü kırtasiyeden çıkarken söyledi. Alnımızın çatından vurulduk sanki.
Bak buradan da çıkar bir şeyler dedi Nuri abi. Yazarız bir şeyler dedim. Hâlbuki bu sözün üstüne ne yazılır ki? Ablanın hayatında neler oldu bilmem ama cahilliğinden dem vurup sitem ettiğimiz bu halkın içinden şöyle sözler çıkınca, şu hiç de samimi bulmadığım Anadolu İrfanı meselesinde büyük kararsızlığa düşüyorum. İçindeki kalabalık dünya için yapabileceğim bir şey var mı abla demek isterdim, yapabileceğimiz bir şey olmadığını kabullenip, soru sormamak daha iyidir belki dedim sonra.
O günün öğleden sonrasında pazarcı Dilek ablaya denk gelmeyi hiç ummuyordum. Gerçi insan pazara giderken neden birilerini görmeyi ummak ya da ummamak gibi şeyler düşünür ki? Herkesin akışta kaybolduğu bir pazar yeri; dışarıdan bakan birine ürkütücü gelebilir, dışarıdan bakan biri olmak, bu yönden lanetli olabilir.
Dilek abla diyordum. Ölünce mezara mı götüreceksiniz, sizden sonra gelen kadın kollarına bilezik doldurur minvalinde sözler savuruyordu müşteri adaylarına. Son derece bakımlı, takım elbiseli bir amca bütün büyüyü bozana dek. "O kadınlar kadın ama, sen hiç aynada kendine baktın mı? Onlar her şeyin iyisine layık, bir de sana bak..." Bu cümleler uzayıp giderken Dilek ablanın masmavi gözlerine dikkat kesildim. Etrafa neşe saçan gözler, alışılmış bir incinmişlikle dolmuştu. Neden hiçbir şey demedim ki orada? Niye savunmadım Dilek ablayı ve onun nezdinde emekçi bütün kadınları? Sadece sen çok güzel bir kadınsın diyebildim, gerçekten çok güzeldi ama bu iltifat öylesine uzak ve yabancıydı ki, ona ait olduğuna inanmıyordu.
Kırtasiyede mahkeme evrakı çıkaran abla geldi aklıma. Herhalde onun da kendine ait olduğuna inanmadığı şeyler vardı yaşamında. Yaşamak, yeryüzünde ayak eskittikçe azalan ve yozlaşan bir şeydi. Âh dedim. Âh! Niye sustum ki orada? Niye bir şeyler demedim? Çünkü ölüme alışmıştı ağzım, acıya alışmıştı. Değiştiremeyeceğimiz her şeyin hayatımızın merkezinde olduğunu biliyordum artık. Çocuk olmadığımızı, bir daha çocuk olamayacağımızı, baştan başlayamayacağımızı, ölenlerin ölmüş olduğunu...
Sahi, insanın içindeki dünyası daha kalabalıkmış. İnsanın gücünün yettiği ne az şey varmış. Hem kırtasiyedeki abla da pazarcı Dilek abla da böyle olsun istemezlerdi...
Sevda Altınkaya
Yorumlar
Yorum Gönder