LEYLA'NIN KARDEŞLERİ
Leyla’nın Kardeşleri
Film 4 oğlu bir kızı olan bir çiftin hayatını, aile içi çatışmalarını, ekonomik kriz altında hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Leyla ve dört kardeşinin bir olma mücadelesiyle hareket etmeye ve kendilerini parasızlıktan, sefaletten bir şekilde kurtarmaya çalışmaları tüm film boyunca hakim konu olarak işleniyor. Kardeşler bu çabayı en başta babalarına karşı veriyorlar. Yani aslında mücadele aile içinde, babaya karşı başlıyor. Peki nasıl bir babayla karşı karşıyayız? Babamız bütün bir hayatı boyunca kendisini dışlayan kuzenleri tarafından değer görmek ve saygınlık kazanmak için mücadele eden birisi. Bu uğurda ne eşini ne de beş çocuğunu gözü gören babamız kızını da istediği kişiyle evlendirmeyip kuzenlerinden biriyle evlendirme umudunu sürdürüyor. Kendisini benimsemeyen akrabalarına karşı hayranlığı ailesinin önüne geçiyor. Bununla birlikte bencil, inatçı, cimri ve dediğim dedik bir insan. Çocuklarından sevgi dahil bir çok şeyi mahrum eden babamız bunun farkında bile değil. Her şartta karısını kendi yanına çekip tüm birikimini çocuklarından esirgeyerek saygınlık satın almak için ailesinin geleceğini yok sayıyor. Tüm çocuklarının kurtuluş ümidini onlardan saklarken bundan en ufak bir vicdan azabı ya da pişmanlık hissetmemesi de çarpıcı bir detay.
Babanın bu bencil tavrına ve aile reisi acındırmalarına dayanamayıp yer yer yumuşayan oğullara rağmen Leyla tavrını değiştirmemiş ve bu duruma el koymuştur. Ailesini ve tüm erk zihniyetine karşı babayı ezerek geçmiş, anneyle de herhangi bir özdeşim kurmayıp ailenin kutsallığına darbe indirmiştir. Ailesini akılcı yöntemle kurtarmak umuduyla ilk ve son terk eden Leyla'dır. Babasının yanağında patlattığı tokat, ataerkil saiklerde kabul edilen yüce baba mitine atılmıştır. Bu tokat sonrası hayatı boyunca mutluluğu saygınlıkta arayan aradıkça saygınlığını yitiren babaya istemsiz bir merhamet duygusu geliştiririz. Çünkü bu tokat içimizdeki baba kutsalına dokunmuştur. Çizgimizde aile her türlü ihmallerine rağmen kabul edilip baş üstünde taşınandır. Ortadoğu’da aile dinamiği kolun kırılıp yen içinde kalmasıdır. Tüm çocukluk travmalarımıza rağmen anne ve babayı sevmek mecburiyetindeyizdir ama böyle olmadığını en azından bu film de Leyla dik durarak, kurtuluş yolunu gösteren bir lider gibi ispatlamış oluyor.
Liderimiz her türlü baskıya ve kadına dayatılan toplumsal rollere rağmen dört oğula göre daha erkeksi ve maskülen davranan taraftır. Bunu başarırken kendi kadınlığından, evlenme ve hayat kurma arzusundan bile vazgeçmiş, genelde kadına ait olarak düşündüğümüz şefkat, incelik, duygusallık gibi stereotiplerden uzaklaşmıştır. Kendi kadınlığına dahi uzak kalan bu kadının yegane amacı aileyi kurtarmaktır. Bu şekilde anne babanın yapamadığını yapmayı hedefler. Onların kuramadığını düşündüğü aile otoritesini sağlamaya çalışırken kendinden de vazgeçmiştir. Bir aile içi tartışmada Ali Rıza'nın sevdiği kızla evlenmediği için mutsuz oluşuyla, aynı şekilde diğer kardeşlerin işsiz ve geleceksiz kalışıyla suçladığı aileye kendi hayatıyla ilgili bir suç isnadında bulunmamasından anlarız bu durumu.
Güçlü ve aileye bakan bir baba figüründen yoksun büyüyen oğullar hayat karşısında savrulmuş, doğru kararlar veremeyen, stratejiler kuramayan bireyler hâline gelmişlerdir. Onların bu dağınıklığına, öğrenilmiş çaresizliğine rağmen Leyla tamamen çözüm odaklı düşünen, duygusal hezeyanlara kapılmadan hareket eden bir otorite hâline gelmiştir. Kadının var olmak isterken nasıl yok olduğunu da izleriz bu filmde. Aileyi sefaletten kurtarmak için aileyi bile ezen bu güçlü kadının arzularını, cinselliğini ve kendine ait hayallerini bir kenara bırakmak zorunda kalması, kuşkusuz filmin en dramatik yönlerinden biridir.
Kardeşlerin arasında Leyla'dan sonra en farkındalığı yüksek çocuk olan Ali Rıza'nın korkaklığı ise Orta Doğu'da erkekliğin erkeği nasıl ezdiğini gösterir bize. İş yerinde arkadaşlarını satmakla itham edilen Ali Rıza, aile içinde de babaya karşı gelmediği için diğer kardeşler tarafından eleştirilir. Aslında "iyi çocuğu" oynar. Babasının yaptığı her şeye rağmen ona merhametle bakan Ali Rıza, kardeşler arasında süperegosu en gelişmiş olandır. Hayatının sonlarına yaklaşan babanın hafızasında iyi evlat olarak kalmak ister. "Hayırsız evlat" olmak bir tür lanettir Orta Doğu'da. Bayram'ın düğün gecesinde, kardeşlerin ortak yaptığı plana dahil edilmemesi de bu sebeptendir. Her şeyin farkında olsa da sinmeyi, silikleşmeyi tercih eder. Böylece "hayırsız evlat" rolü Leyla'ya düşmüş olur. Aile içinde en çok suçlanan, eleştirilen, kadın olmasına rağmen erkekler üzerinde baskı oluşturan karakterimiz asıl yükü de sırtlanmış olur. Nedir bu asıl yük? Babanın ölümünden sonra en büyük suçluluğu taşıyacak olanın kendisi olması. Seksenli yaşlarına gelen bu bencil ama bir yandan da sevimli bulduğumuz babamızın ölmeden önceki son çarpıcı hatırasının büyük bir utançtan ibaret olması. Pek çok kültürde yaşlılara karşı ayrı bir merhamet geliştirilir ve bir kişinin ölmeden önceki son hatıralarının iyi olması istenilir. Babamızı hem bu merhametten hem de son iyi hatıradan mahrum bırakan ailemizin tek ve büyük kızı, babasının ölümünden sonra sadece kardeşlerin ve annenin suçlamalarına maruz kalmayacak, büyük ihtimalle bir ömür kendine bile itiraf edemediği büyük bir vicdan azabıyla baş başa kalacaktır. Yani babamız gidişiyle bile ailesine zarar verecektir. En büyük zararı gören ise en dik duran olacaktır.
Film hakkında daha pek çok şey söylemek mümkün ama yazımız burada son buluyor. Umarız ki filmi henüz izlemeyenler için merak uyandırmış, izleyenler içinse yeni farkındalıklar oluşturmuşuzdur.
Sevgilerimizle...
Sevda Altınkaya - Kübra Doğan Söker
Yorumlar
Yorum Gönder